İtalyan Oyunu: Kan Kaybı

İtalya’da geçtiğimiz haftaya göre değişmeyen bir haberle bu haftaki yazıma başlamak istiyorum. Milli maçların ardından yaptırdığı COVID testi pozitif çıkan Cristiano Ronaldo’nun 2 haftalık karantinası bittikten sonra yaptırdığı diğer testi de pozitif çıktı ve Pirlo yönetimindeki Juventus için gol yollarında zor geçecek en az 2 hafta daha göründü. Bu haberin yanına bir de Milan’ın 21 yaşındaki kalecisi Gianluigi Donnaruma eklenince COVID’in hem atanı hem de tutanı fena görünmedi… Özür dilerim, kötü bir şaka denemesiydi. Biz en iyisi bildiğimiz işe, maçlara geçelim.

Serie A’nın son 5 sezonunu düşündüğümüzde, renk katan, maçlarını izlemek için fırsat yaratılan bir takım ararsak o takım Bergamo temsilcisi Atalanta olur. Atalanta’nın, özellikle Gian Piero Gasperini ile öne çıkan oyun stili çok övülse de çok büyük handikaplara da sahip. Geçtiğimiz hafta Napoli tarafından sürklase edilen Atalanta, bu hafta kendi sahasında ligin orta sıra ekiplerinden Sampdoria karşısında adeta bir Serie B takımı gibi göründü.

Topu tutamayan, pas kanallarını bulamayan, kapalı olmayan bir savunmayı çözemeyecek kadar oyundan kopan Atalanta, Sampdoria’nın büyük tecrübesi Quagliarella ve kalan takımın neredeyse tamamının formda olmasının ağır bir bedelle öğrendi. Quagliarella’nın bir tane de penaltı kaçırdığı maçta, 3 puanı 3-1 ile alan Cenova temsilcisi, Atalanta’nın bir başka zaafını ortaya çıkardı. Maç başlangıcında kontrolü eline alamayan bir Atalanta, tahmin edilenden çok daha kolay çözünebilen bir takım. Bunu değerlendirebilmek için büyük bir takım olmanıza da gerek yok. Atalanta son 2 maçında sadece 2 gol atıp 7 gol yedi ve 0 puan aldı. Atalanta’nın yoğun Şampiyonlar Ligi fikstürüyle beraber işi daha da zor olabilir.

Zirve mücadelesinde olmayı planlayıp bu hafta kazanan sadece 2 takım oldu. Napoli, deplasmanda Benevento’yu 2-1 mağlup ederken Inter, Genoa deplasmanından 3 puanla ayrılıyordu. Napoli, geçen sezon Serie B’yi kasıp kavuran, rakipsiz bir tempoyla kendini Serie A’da bulan Benevento karşısında aslında ciddi anlamda etkisiz başladı. Benevento, Napoli’nin ritim bulamadığını fark ettiği dakikalarda topu ağlarla buluşturunca adeta Napoli için uyanma alarmı çaldı. Ardından önce topla oynamayı, ardından pas oranın ve en sonunda da tabelayı eline geçiren Napoli, bu sezon en zorlandığı maçlardan birini yaşasa da 3 puanı çok kritik bir haftada hanesine yazdırdı.

Inter ise yeni yeni yaralarını sarmayı başaran Genoa karşısında ikinci viteste oynayarak sahadan galip ayrıldı. Maçı izlerken, sonunu bildiğiniz bir festival filmi izliyormuşsunuz ruh haline girdiyseniz merak etmeyin, yalnız değilsiniz… İstanbul Film Festivali yeni bitti ama Genoa’dan özel bir gösterim eklendi sanki… Romelu Lukaku’nun bireysel yeteneğiyle bulduğu gol kilidi çözerken Genoa’nın yaptığı tek şey fark oluşmasın, en az hasarla atlatalım ruh halini bürünmekti ve sonlarda D’Ambrosio’nun golüyle 2-0’lık bir maç sonucu gördük.

Juventus’un Cristiano Ronaldo ile yukarı çıktığını seviye değiştirdiğini elbette hepimiz biliyorduk ama Cristiano Ronaldo’suz bir Juventus’un ne galibiyet alabilen ne de rakibini zorlayabilen bir takım olmasını bilmiyor, beklemiyorduk. Bu sebeple geçtiğimiz haftaki Crotone beraberliği şok etkisi yaratmıştı. Ama Pirlo yönetimindeki Juventus, Crotone beraberliğini unutturmak için Hellas Verona ile berabere kaldı. Değişik bir tercih olarak adlandırabiliriz…

Saha içine dönecek olursak Juventus’un alışmış olduğu bir savunma futbolu var. Pirlo ise bu alışkanlığı biraz daha dinamik bir oyun temeliyle harmanlayıp defansif kimliği değiştirmek istiyor. Yine de Pirlo’nun bu isteği devam etse de Juventus’un genleri bu çabayı adeta kabul etmiyor ve sürekli bocalıyor. Cristiano Ronaldo’nun eksikliği ise tam bu noktada hissediliyor. Pirlo’nun Juventus’u, Ronaldo varken istediği denemeleri daha özgürce yapabiliyor çünkü dakikalar ilerledikçe aktif futbolcular arasındaki en büyük sorun çözücüyü sahada tutma lüksüne sahip oluyordu. Şimdi, Cristiano Ronaldo bu denklemin dışına çıkınca sorun çözebilecek bir oyuncu kalmıyor sahada. İyi bir Paulo Dybala bu görevi üstlenebilir ama iyi bir Dybala izlemeyeli çok uzun zaman oldu. Sonuca dönecek olursak, Pirlo, belki de içinde bulunduğu istisnai dönemin farkına varıp biraz daha faydacı çözümlerle sonuca gidip denemelerini daha konforlu dönemlere saklamalı.

Hem haftanın hem de yazımızın kapanışı Milan-Roma maçı olacak. Donnaruma’nın COVID testinin pozitif çıkması sebebiyle kaleye 34 yaşındaki Romanyalı kaleci Tataruşanu geçti. Ki bu mecburi durum Milan’ın 3 puandan olmasına neden oldu desek haksızlık etmiş olmayız. Zlatan dışında herkesin, “maç yeni başladı bir kendimize gelelim” dediği anlarda bir gol izledik. 2. Dakikada golü kalesinde gören Roma, reaksiyon vermekte aslında çok da başarılı olamadı. Leao ile bastıran Milan 2’yi bulamazken Tataruşanu’nun kornerde yaptığı hata Dzeko’nun bomboş kaleye topu yollamasını sağladı. İkinci yarının hemen başında tekrar öne geçen Milan için oyun 70. Dakikada gelen komik penaltı kararıyla beraber kontrolden çıktı.

 Mkhitaryan’ın şutunu sektiren Tataruşanu’dan dönen topu uzaklaştırmak için topa ayağını uzatan Bennacer, hakemin kararına göre Roma’dan Pedro’nun ayağına basıp penaltıya sebebiyet veriyor. Pozisyonun tekrarı izlendiğinde Bennacer’in ayağa basan değil ayağına basılan olduğu açıkça görülse de garip bir kararla VAR’a dahi gidilmeden bu karar onandı. Topun başına geçen Veretout skoru 2-2 ile eşitledi. Maçın burada bittiğini düşünüyorsanız yanıldığınızı bildirmekten mutluluk duyarım. Çünkü, kariyerini adeta pandemi sonrasında yükselişe geçiren Hakan Çalhanoğlu, yine takımının en ihtiyaç duyduğu anda sahneye çıkıp penaltı kazandırdı. Mancini’nin kontrolsüz teması Hakan’ı yere sererken hakem tereddütsüz şekilde penaltıyı gösterdi ve Hakan’ın başlattığı işi son 5 aydır olduğu gibi Zlatan bitirdi. 3-2’ye gelen oyun, Milan’ın düşürdüğü tempoyla sonuçlanacak bizler de nefesleneceğiz diye sevinirken Kumbulla sahneyi çıktı ve “daha maç bitmedi” diyen Roma’nın 3. golünü attı. 3-3’ün ardından yorgun düşen iki ekip de orta sahayı dahi geçmekte zorlanırken hem bu maça hem de verdiği kararlarla haftaya damga vuran Piero Giacomelli son düdüğünü çaldı.