SON DAKİKA HABERLER : Yükleniyor.....

SÜPER LİG PANORAMA: Eldekilerin hepsi

Süper Lig Panorama | 22.09.2020 10:50

Eldekilerin hepsini sahaya sürmek, tüm kozları kullanmak işe yarar mı? Peki ya rakibiniz sizin hamlenizi zaten biliyorsa? Peki siz tahmin edebildiniz mi?

Didem DİLMEN Didem DİLMEN
SÜPER LİG PANORAMA: Eldekilerin hepsi

Eldekilerin hepsini sahaya sürmek çözüm müdür, risk mi? Gelin sezonun 2. haftasında oynanan karşılaşmalardan geriye akıllarda kalan ortak sahne, teknik adamların kazanmak için kulübedeki tüm “silahlarını” (bu kelimeyi kullanmayı hiç sevmemekle birlikte) sahaya sürüp aldıkları risklerden bakalım.

Bu haftanın öne çıkan maçları, kimin elinde kaç kozu olduğuna göre değil, o hamlelere hazırlıklı olanlarla olmayanlara göre şekillendi.

KOZ YOK

Trabzonspor’un sorunları tek değil. Pozisyona girmekte zorlanıyorlar, rakip savunmanın arasından geçemiyorlar, oyunu kontrol edemiyorlar, alanı kullanamıyorlar. Tempoyu yükseltemiyorlar, rakibin hızına yetişecek kadar hızlı geri dönemiyorlar. Hamleli savunmaya karşı fiziksel olarak güçsüz kalıyorlar, dönemiyorlar. Trabzonspor sadece paslaşıyor ve sıkıştığı ikinci bölgeden çıkabilecek boşluklar yaratmaya çalışıyorlar. Rakip savunma düzenini bozmadığında, çözüm üretemiyorlar.

Sosa ve Sörloth’un yokluğu, takımın neredeyse tüm kimyasını bozdu, oyuncular sahada hala bu iki simi arıyorlar.

Serkan Asan, Abdülkadir Ömür ve yeni transfer Afobe’nin tüm çabaları, ikili mücadele kazanmaktan öteye gitmiyor.

Ağırlığını sahaya yansıtamayan bir Trabzonspor da sıradan bir rakibe dönüşüyor.

Maçın içinde çok sık görmediğimiz Nwakaeme’nin kanat forvet gibi Afobe’ye en önde oynadığı ve 3’lü savunma dizilişi, kanatları Abdürrahim Dursun ve Serkan Asan’a bıraktı, kalabalık orta sahada ise Abdülkadir Parmak ile Lewis Baker’ın stoperlere fazla yakın durması, ceza sahasında çok az adamla girmesine neden oldu. Denizlispor’un en büyük avantajı, hemen her bölgede Trabzonspor’dan en az 1 adam fazla olabilmesiydi.

Benik Afobe ile Nwakaeme’nin ikili santrfor hattında biri kenara açılırken diğeri merkezde kalacak şekilde sürekli hareket etmeleri iyi bir fikir olsa da az adamla hücum yapmaya çalıştıklarından son vuruşları sürekli olarak tepelerinde birer savunmacıyla yapmak zorunda kalmalarına neden oldu.

Verimsiz, etkisiz bir Trabzonspor, kenardan Eddie Newton’un da oyuna müdahale etmemesiyle kısır döngüye girdi. Geçtiğimiz hafta 79’a kadar değişikliğe gitmeyen Newton, Denizlispor karşısında da 85’te Guilherme ve Ahmet Canbaz’ı aldı.

Trabzonspor’un sezon başı itibariyle kozsuz elle oynadığını söyleyebiliriz. Ancak bu biraz da ne aradığınızla ilgili. Çünkü sadece sahadaki futbolculardan değil, kenardaki teknik adamlardan da yaratıcılık gelmesi gerekiyor.

Trabzonsporlu taraftarlar kenarda alternatif oyuncu olmadığını söylüyorlar, ancak Trabzonspor forması ile kadroya alınmış her oyuncu bir alternatiftir; yaşı kaç olursa olsun. Oyun sıkıştığında ne içeriden ne dışarıdan değişikliğe gitmiyor olması Eddie Newton’ı 2 maçta ancak 1 puanın sorumlusu yapar.

SON 10

Sergen Yalçın’ın, Antalyaspor karşısına, geçen haftaki Trabzonspor maçından çok farklı bir anlayışla çıkmasını bekliyorduk, nitekim öyle de oldu.

Savunmada birbirlerine yaklaşıp hücumu düşünerek sahaya yerleşen Antalyaspor, geçen sezon iç sahadaki maçtan daha farklı, daha cesur bir oyun düşünmüştü. Beşiktaş’ı beklemek yerine üzerine giderek öne geçmeyi planlıyordu. Ama Beşiktaş’ın savunmasının üzerine oynamak olabilirdi.

Ancak her hafta daha kompakt bir takıma dönüşen siyah beyazlılar, takım savunmasını hücuma döndürmekte, özellikle bu maçta daha başarılı göründüler. Antalyasporlu futbolcuların arasına sarkan Boyd ciddi tehlikeler yarattı, Larin ise nispeten daha etkiliydi.

Sergen Yalçın, kadrosundaki oyuncuların performanslarını yükseltir, Larin de o oyunculardan biri olacağa benziyor. Boyd ise daha az sakarlık yapıyor, daha hareketli. Hasic ise ikinci kez ilk 11’de başlıyor, Süper Lig’in en genç 3. oyuncusu ve buna rağmen özgüveni, rahatlığı öne çıkıyor, elbette henüz geliştirilme aşamasındaki yetenekleri de ciddi bir potansiyel vadediyor.

Beşiktaş’ın bu maçtaki en kilit oyuncusu Dorukhan’dı. Oyunu çift yönlü oynarken hücum ile savunma arasındaki geçişi de yöneten, savunmada karşılama ve hücuma giden ilk pası vermede Dorukhan’ın etkisi son derece kritikti. Mensah’ın daha ileride, yaratıcı özelliklerini kullanan hücum elemanı gibi oyununun arkasında Dorukhan’ın varlığı, hatlar arasındaki bağlantıyı kurmada önemli rol oynadı.

Henüz Beşiktaş’ta öne çıkan futbolcular ve performanslar söz konusu. Takımın tamamına eşit dağılmış bir oyun henüz yok, bu biraz daha zaman alacaktır.

Temponun ağır, mücadelenin kontrollü olduğu maç, Antalyaspor’un elindeki tüm ağır topları, Podolski ve Orgill’in oyuna girmesiyle konuk takıma doğru eğildi. Tamer Tuna’nın eve mağlup dönmeyi kabul etmeyecek kadar hırslı ve kazanmayı düşünen bir teknik adam olduğu düşünülürse, hiç şaşırtıcı değildi. Ancak Antalyaspor’un beraberlik golü ne Nuri Şahin be Podolski ne Orgill’den gelmedi, 18 yaşında ilk Süper Lig maçında oyuna sonradan giren Gökdeniz’den geldi.

Belki futbol olarak çok tatmin edici bir maç değildi ama 90 dakika kendi hikayesini yazdı; gözümüzün önünde Gökdeniz’in gol sonrasındaki saf mutluluğu kaldı.

TERİM vs BURUK

Çok hareketli, tempolu, yüksek kalitede bir futbol karşılaşması izledik, Başakşehir-Galatasaray maçında. Ancak bunun ötesinde, daha derine baktığımızda ilk yarıda savunmaya mecbur kalmış ve pozisyon bulmakta zorlanan bir Başakşehir vardı, karşısında ise kendi ceza sahasından olabildiğince uzak duran, oyunu sürekli hücuma yıkan bir Galatasaray.

Boş alana hücum eden Galatasaray için en zoru, Başakşehir karşısında o boşluğu bulabilmekti. Alanı çok iyi kapatan ev sahibinin orta sahası da geriye savunmaya yardıma gelince yarı sahası neredeyse iğne atsan yere düşmez haldeydi.

Penaltı ile öne geçmek Galatasaray için avantajdı, ötesinde ise yaratılan pozisyonlar hep defansa takılarak yarım kaldı.

İkinci yarıya başlarken oyunun tüm gidişatını değiştirecek bir hamleyle Okan Buruk, geçtiğimiz sezon oynanan ilk eşleşmede galibiyeti getiren kozunu, Crivelli’yi oyuna aldı. Demba Ba ile önlü arkalı çift santrfora dönmek, Başakşehir’i hücumda oynayan bir takıma çevirdi. Az adamla, genelde 4-5 futbolcuyla çıkan ev sahibi, arka alanda da boşluk bırakmamaya özen gösterdi.

Yaklaşık 30 dakika süren bu baskıdan Başakşehir sayısız pozisyon yarattı, hiçbirinde savunmayı ve kaleci Fatih’i geçemediler. 73’te bu defa hamle sırası Fatih Terim’e geldi, Diagne ve Babel’i oyuna aldı. Baskıdan gol çıkaramayan ve düşen Başakşehir’in yorulduğu bu sırada Babel’in asistinde Belhanda’nın golü geldi.

Okan Buruk ile Fatih Terim’in satrancını izledik. Fatih hoca, ilk hamleyi öğrencisine bıraktı ve son derece sakince rakibin yorulmasını bekledi. Kendi hamlesini yaptığında ise Okan hocanın bir hamle hakkı daha kalmıştı. Guldransen ancak 89’da bir kez pozisyona girebilince işe yaramadı.

Maçın en dikkat çeken performansı Taylan Antalyalı’ydı. Hem ileride hem geride, rakiple omuz omuza girdiği ikili mücadeleleri kaybetmeyen, net ve basit paslar atan oyuncunun Galatasaray’daki en kritik adama dönüştüğünü söylemek mümkün.

"BİLDİĞİNİ BİLDİĞİMİ BİLİYOR"

Elindeki bütün silahları sahaya süren Fenerbahçe, nasıl bir rakip ile karşılaşacağını geçen haftaki Hatayspor-Başakşehir maçından biliyordu. Bu sezon Süper Lig’e yükselmiş ve ilk maçını son şampiyon, ikinci maçını şampiyonluk adayı rakiplerle karşılaşan Hatayspor, mümkün olduğunca az hasarla atlatmak niyetinde olacaktı. Bunu da tamamen savunma üzerine kurulu, hızlı ataklarla gol arayacak, topu rakibe bırakıp geride bekleyecek bir planla yapacaktı.

Hatayspor’un planı Başakşehir’e karşı tutmuş, üstüne üstlük 2-0 da galip gelmişti, yani Fenerbahçe’ye karşı da aynı şekilde sahaya çıkacaktı.

Bu aslında, Osvaldo Soriano’nun efsane öyküsündeki repliğe benziyor: “Bildiğini bildiğimi biliyor!”

Fenerbahçe’nin ilk 11’i, Enner Valencia, Mame Thiam gibi açık alanda tehlike yaratabilen forvetlerden kuruldu. Ceza sahasına ortalarla hedef santrfor olmadan gol çıkarmak zor olacaktı. Erol Bulut da kadrodaki tüm gole yönelik oyuncuları sahaya sürdü; Sosa, Mert Hakan, Sinan Gümüş, Novak, Deniz Türüç.

Bir tek Frey girmedi, tek hedef santrforunu kullanmadı.

Çaykur Rizespor maçında yaratıcılık sorunu yaşayan Fenerbahçe’nin Hatayspor maçındaki sorunu ise çok başkaydı; alan arayan futbolcularla alan bırakmayan bir rakibe karşı oyunun sıkışmasıydı.

Erol Bulut, 2. yarıda sıkışan oyunu açmak için sahaya sürdüğü orta saha özellikli futbolcuların bireysel yeteneklerini kullanarak olmayan alanı kendilerinin yaratmasını denediyse de 11 kişiyle savunma yapan bir takıma karşı 10 kişiyle hücum etmek sadece kalabalık problemi yarattı. Hatayspor 9 kişi kaldığında da durum değişmedi, daha fazla geri çekilen rakip oyunu 35-40 metreye sıkıştırdı.

Üzerinde konuşması, analiz etmesi zor bir maç, elbette bir serbest vuruş veya korner golü tüm analizi değiştirirdi. Öte yandan Hatayspor’un 2 maçta 4 puanla çok zor iki maçı atlatmış olması, oynadıkları oyunun tüm negatifliğine rağmen klişeyi akıllara getiriyor; kazanan haklıdır.

Biz yine de hatırlatalım; Süper Lig’de katı savunma takımları güçlü rakiplerinden puan alabilirler ama ligde uzun vadede bu planla başarılı olabilen bir takım olmadı.

GÜNÜN ÖNEMLİ HABERLERİ

Okuyucu Yorumları

0 Yorum

E-Posta hesabınız yayınlanmayacaktır. * İle işaretlenmiş alanlar zorunludur. Yönetici onayından sonra yorumunuz gözükecektir.

© Copyright Asist Analiz - Bolbol Medya