Fiesta La Liga: Yeniden

La Liga’da son haftaların yükselen yıldızı Valladolid keyif veren futboluyla puanlar toplamaya devam ediyor. Kasım ayının başından beri takıma adeta sihirli bir değnek değmiş gibi. Hücum performansı olarak bir rüyayı yaşayan Kastilya ekibinde, savunmada yaşanan problemler de çözülürse bu ivme onlara Avrupa kapılarını bile açabilir. Osasuna ise tepetaklak devam ediyor yoluna. Bu haftaya kadar öne geçebildikleri dört maçın üçünü kazanan Bask ekibi için bu kaide de bozuldu. Haftalardır beklenen taktiksel değişikliğin de bir türlü yapılmaması ise takımı kurtarmak için sıradaki hamlenin Arrasate ile yolları ayırmak olacağı aşikar.

Julien Lopetegui’nin geçen sezonki takımı ile bu sezonki takımı arasında siyah ile beyaz kadar fark var. Takım o kadar hücumdan uzak bir görüntü sergiliyor ki izlerken bu maçta nasıl gol atacaklar diye düşünmeden edemiyorsun. Yine de bir şekilde o golü buluyorlar. Hele bu karşılaşmada bunu kaleye isabetli şut dahi çekmeden yapmaları cabası. Böyle kazanmayı herhangi bir Sevilla taraftarının tercih edeceğini düşünmüyorum. Zira 21. yüzyılda hücumcuları en çok tanınan ve bilinen kulüplerden birisi Endülüs ekibi. Getafe içinse söylenecek fazla da bir söz kalmadı. Her hafta kaçan goller ve beraberinde de kaçan puanlardan bahsederken, onlar kendilerini küme düşme hattının hemen üzerinde buldular bile. İki aydır galibiyete hasret olan Madrid ekibinde, Jose Bordalas’ın kulübedeki günleri sayılı diyebiliriz.

Nerede o eski Valencia? Bizim gibi bu kulübü 2000’li yıllarının ilk “decade”inde gören futbolseverler, bu soruyu sormadan edemiyordur. Yine de bazı kulüplerin forması oynar ya, işte Valencia da öyle bir kulüp. Athletic Bilbao karşısında hiçbir şey yapmadan ama gerçekten hiçbir şey yapmadan iki duran top golü bir puanı almayı başardılar. Bu duran topları da öyle organize bir şey sanmayın, ikisi de Bask ekibinin savunmada yaptığı bireysel hataların sonucu.

Bu durumdan en mustarip olan kişiyse Athletic Bilbao teknik direktörü Gaizka Garitano olsa gerek. Rahat şekilde üç puanla dönecekleri bir deplasmandan iki puan bırakarak ayrılmış olmaları, onlara yakıştırdığım mehter takımı benzetmesine ne kadar uygun olduklarını gösteriyor.

Böyle güzel bir oyuna böyle de güzel bir gol yakışırdı dedim Ontiveros’un golünü izlerken. Bizlere neredeyse tek kale bir maç izleten Huesca, 12 haftanın stresini Alaves’in üzerinde attı desek yeridir. Futbolda kırılma anlarına oldukça inanan birisiyim ve bence ilk kez üç puanla tanışan Aragon ekibi için bu sezonun kırılma anı bu güzel gol ve bu maçtı diyebiliriz. En azından artık ligin dibinde değiller. Alaves ise büyük hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor. Öyle ki iki hafta önce Real Madrid deplasmanından üç puanla dönen Bask ekibi, ligin dibine demir atan rakibine şöyle bir el verdi ve ayağa kaldırdı. Yine de altı haftadır kaybetmeyen bir takım olduklarını ve bu etkisiz oyunu derhal hafızalarından silmeleri gerekir.

Real Madrid, bizlere büyük kulüp olmanın gerekliliklerini gösteriyor. Şampiyonlar Ligi’nde tur için gereken galibiyeti çok üstün bir oyunla almayı başaran Zidane’ın öğrencileri, hafta sonunda da şampiyonluk yarışında kalmak için gereken galibiyeti söke söke almasını bildi. Rakibine göz açtırmayan eflatun-beyazlılar için “top da sevecek” kuralı da geçerli olunca, üç puan kaçınılmaz oldu. İki maçı eksik olmasına rağmen liderlik koltuğunun sıcağıyla derbiye çıkan Atletico Madrid için hiç de iyi bir akşam olmadı. Zaten bu tip maçlarda kısıtlı bir hücum gücü sergileyen Simeone’nin ekibi, bu kez savunma anlamında da iyi bir performans sergileyemedi. 10 haftada yedikleri golü bir maçta kalesinde gören kırmızı-beyazlılar, artık ezeli rakibinin nefesini de ensesinde hissediyor.

18 yaşındaki genç oyuncusu Barrenetxea’nın şahane golüyle öne geçen Real Sociedad için kolay bir derbi galibiyeti bekleyenler kervanında ben de vardım. Öyle de ilerleyen bir maç oldu açıkçası. İlk yarıda Bask ekibinin forveti Isak biraz gününde olsa ve Eibar kalecisi Dmitroviç de biraz gününde olmasa çok daha farklı bir bakış açısıyla yazılmış bir yazı okuyor olabilirdiniz. İkinci yarıda ise Dünya tersine dönmüş ve Sociedad gitmiş, yerine Eibar gelmişti. Bu sebeple karşılıklı birer golle ve birer puanla biten Bask derbisi için en adil sonuç buydu diyebiliriz. Maç fazlasıyla liderlik koltuğunu yeniden devralan mavi-beyazlılar içinse liderlik koltuğu ve şampiyonluk mücadelesi fazlasıyla emanet duruyor. Hele bir de öne geçtikleri maçlarda kaybettikleri puanlar göz önüne alınırsa.

Manuel Pellegrini-Villarreal karşılaşması benim için fazlasıyla ilgi çekiciydi. Birbirini parlatan bir “duo” örneğinde ilk üçe yazılabilecek bu ikilinin mücadelesinde oyun “pat” oldu. Erken bir duran top golüyle öne geçen Sarı Denizaltılar, bu maçtan bir puanla ayrılabildiği için kendisini şanslı saymalı ve kalecisi Sergio Asenjo’ya minnettar olmalı. Öyle ki Aitor Rubial’in attığı muhteşem gol haricinde kalesinde devleşen İspanyol file bekçisine özel bir parantez açmamak ayıp olurdu. Yine de kasım ayındaki buhran dönemini hızlı bir şekilde atlatan ve ilk haftalardaki o hücum oyununa geri dönmeyi başaran Endülüs ekibi için gelecek puanların habercisi bir karşılaşma oldu.

Pazar akşamı sahaya çıkan iki takım için de eldeki hazırın tükenmeye başladığı dönemlere geldik. Son haftalarda aldıkları sonuçlarla sezon başındaki iyi performanslarını gölgede bırakan Elche de, Granada da bu karşılaşmaya mutlak galibiyet parolası ile çıktılar. Hafta içindeki Avrupa yorgunluğunu bizlere hiç de yansıtmayan Endülüs ekibi, Kolombiyalı Luis Suarez’i ile golü de bulunca maçın kontrolünü tamamen eline geçirmiş oldu. Kasım ayının başından beri galibiyete hasret kalan Valensiya ekibi içinse gözüken yol pek de aydınlık gibi durmuyor. İki eksik maçı var gibi gözükse de bu maçların Barcelona ve Sevilla deplasmanları olduğunu göz önüne aldığımızda, teknik direktör Almiron eksik maçlar yokmuşçasına bir planlama yapmak zorunda.

Barcelona’nın önceki yıllar ile bu sezon arasındaki farkını apaçık argümanlarla ortaya koyabileceğimiz bir karşılaşma oldu Camp Nou’da. En önemli iki argüman ile konuya açıklık getireceğim.

 Lionel Messi’nin topla buluştuğu yer ve takımın gol yollarındaki bitiricilik problemi. Messi topu artık defansif orta saha diye isimlendirdiğimiz bölgede alıyor ve eskiden Xavi ve Iniesta’nın üstlendiği görevi artık tamamen devralmış gözüküyor. Yine de bunu Messi’nin birkaç senedir yaptığını düşünürsek, bizim için en önemli argüman bu değil. Gelelim bitiricilik problemine. Geçen yıllardaki herhangi bir tam kadro Barcelona takımının en az 3 gollü galibiyet ile ayrılacağı bir maçtan tek gollü galibiyet ile ayrılan Katalan ekibi için en önemli problemin burada yattığı apaçık ortada. Burada sezon başı yaşanan kriz bahane olarak gösterilebilir fakat bence yanlış kadro planlaması çok daha gerçekçi bir neden. Neyse ki ocak ayında yönetim değişecek ve özlediğimiz Barcelona’yı bizlere sunabilecek Joan Laporta geri gelecek.

Galiçya’da fırtına vardı pazartesi akşamı. Gol yağmurunun sebep olduğu bu fırtına sonrası artık kara bulutlar tamamen dağıldı diyebiliriz. Eduardo Coudet yönetiminde bambaşka bir kimliğe bürünen Celta Vigo’dan bu kadarını kimse beklemiyordu herhalde. Hele de daha geçen hafta Barcelona’yı mağlup eden Cadiz karşısında. İzlemeyi en sevdiğim futbolculardan olan Iago Aspas’ın şefliğinde bizlere bir senfoni tadında maç izlettiren mavi-beyazlılar için gelecek heyecan verici. Benim için en önemli detaylardan biriyse, ilk yarıdaki dört gollü üstünlüğü ikinci yarıda harika şekilde korumayı bilmeleri ve görkemli bir galibiyet elde etmeleri oldu.

Haftanın Takımı: Real Madrid

Haftanın Oyuncusu: Iago Aspas (Celta Vigo)

Haftanın Golü: Ander Barrenetxea (Real Sociedad)

Haftanın Teknik Direktörü: Edouard Coudet (Celta Vigo)

Haftanın Maçı: Valladolid-Osasuna

Önümüzdeki Hafta İzlenmesi Önerilen Maçlar: Barcelona-Valencia 19.12.2020 18:15

Celta Vigo-Alaves 20.12.2020 16:00